Kayıtlar

Mayıs, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Beklemiş Bir Paket Cigaranın Son Umuduna, Turgut Uyar

İşte suyumuzu kestiler ama masamda yine bir çiçek Bir çiçeğin akşamı elbet bir çiçeğe benzeyecek. Nasıl güzel nasıl diri bir çiçek Dipdiri adamlardan diri bir çiçek. Evet ben son ve kesin umuduyum bir paket cigaranın Bir Köhne camekanda sararmış alıp içmemi bekleyecek. Sonsuz bir camekanda Başlangıçsız bir çiçek. Alırım seni tüttürürüm bir gün güzel tütün Söyle kim var bunu benden daha iyi bilecek. Ey kalın duman gün senindir Kim var senden daha doğru tütecek. Ben gelirim seni alırım büyük alanlara gideriz Seninle ben o kavruk biçim bir de o diri çiçek. Ne sandın bütün alanlar bizimdir Biziz ne varsa kalan, biziz ne varsa gerçek. İşte suyumuzu kestiler bu bir eylüldür ey teşrinievvel Geleceksin intihar özlemleri de kıraçlar da gelecek. Nerden baksan bir bütün hüznümüz Nerden baksan sonunda o diri çiçek. Ki hüznü bir mavilik duygusuna bozar gideriz biz Çünkü biliriz yılkılarımız serin yaylalarda üreyecek. Yağmurlar yağar o serin yaylalara Çünkü serin ya

Başka bir Şehirde Çocuk Olmak

Resim
İnsanın odasının leylak kokusuyla dolmasının benim için pek de normal olmayan bir yanı var. Nasıl olsun ki, bir apartman çocuğu olarak. Yağmura kırgınım bu aralar. Kırgın olmakta da  kendimce haklı sebeplerim var. Hayatımda ilk kez yürüdüğüm sokaklar çiçek kokularıyla süslenmiş, odam ilk kez parfüm ve sigara kokusu dışında bir kokuyla kaplanmış, her güne heyecanla her gece yatağa sevinçle girmeye başlamışken, bir yağmur silsilesi beni rüyamdan çekip almış. (Yağmur yağınca ağaçlardaki çiçekler döküldü, çiçek kokuları gücünü kaybetti) Düşünüyorum da çiçek kokularını, bitkileri, hayvanları ne bileyim işte insanın çevresindeki şeyleri tanıyarak büyümesi ne kadar da keyiflidir. Dünyayı kitaplara bakarak tanımak yerine, dünyanın kendisine bakarak tanımanın, kendi içinde insanın doğasına kattığı bir şeyler olmalı. Üstelik bu dünya sadece doğal sahipliklerinden ibaret değilse, yani insanoğlunun yaratabileceği güzellikleri de kendi içinde barındırıyorsa onu görmenin hatta yaşamanın, okumakt

O kadar

Bence hayat sanıldığı kadar zor değil, ya da karmaşık.  Hayat zordur ve hayat karmaşıktır önermeleirnin kendi içerisinde bir haklılığı söz konusu tabi ki, bunu göz ardı etmek öyle kendi içerisinde pek de kolay sayılmaz. Lafı uzatmakta da üzerime yok! Söylemeye çalıştığım temelde şu: hayatı karmaşıklaştıran zorlaştıran bizzat kendimiziz aslında, bu bağlamda da zorlukların ve karmaşanın çözümü yine kendimizde olduğundan, hayat öyle sanıdğımız kadar da zor değil! Evet uzun sözün kısası bu. Bugün sadece bundan bahsetmek istemiştim o kadar!

Tel cambazının rüzgârsız aşklara vardığını anlatır şiir , Turgut Uyar

Önce İstanbul vardı o yoktu Sonra birgün çıktı geldi Bütün kapılar yerini buldu Önce gözlüklerini çıkardı pencereye koydu Çantasından sigara paketini çıkardı koydu Yalnızlığını çıkardı koydu O zaman bütün aşklar bütün bulutlar geçti aklından Adı kimseye lâzım değil İstanbul coğrafyada ışıksız bir şehir Tuttu ayışığını parçaladı Her sokağa birer parça dağıttı O Tanrı mıydı sanki -Haşa- Ama gönlü öyle istedi öyle yaptı O zaman bütün aşklar bütün bulutlar geçti aklından Adı kimseye lâzım değil Bu macerayı durup durup size anlatacak Bir yanda koca İstanbul Bir yanda o Bir yanda en Allahsız şarkılar Bir yanda Edirnekapı Vitrinsiz dükkânlar ve dut ağaçları Neden bütün insanların birbirini sevmesi gerektiğini Bir gün saat üçte köprüde anlayacak Saat üçte hepimizden gizli Tanrıyı Bulup çıkaracak meydana O zaman üç gemi İtalyaya kalkacak Üç gemi Norveçe Birisi pancar küsbesi götürecek Öbürü bir aşk kaçıracak gümrüksüz Birgün saat ü

Dönüş Yolu

Otobüs garındayım. Otobüs bekliyorum Prag'a döneceğim otobüs gelse de binsem artık. Yahya Kemal Ankara'nın en güzel yanı İstanbul'a dönüşü diyor ya, Berlin'den Prag'a her dönüşümde bunu kendime hatırlatıyorum. Ankarayı pek çok seven biri olarak bu ifadenin yerindeliğini kendimce bir çok kez sorguladım ama Berlin'den her dönüşümde Berlin'in en güzel yanı Prag'a dönüş yolu demekten alamıyorum kendimi. Berlin'i sevmediğimden ya da daha az sevdiğimden değil, eve dönüş yolunun her zaman daha cezbedici olduğundan sanırsam. Çok keyifli bir tatil oldu yine. Bu sefer ki Berlin maceram gerçekten çok keyifliydi. Bu sefer 1 Mayısı kutlamak için geldim Berlin'e çünkü Prag'da 1 Mayıs gerçekten çekilmez oluyor. Ancak ne yalan söyleyeyim Berlin 1 Mayısının daha çekilebilir değil. Bütün gün sokaklardaydık ve siyasi herhangi bir bütünün parçası olamadık. Siyasi örgüt ve partilerle tabi ki Prag'a oranla daha fazla vakit geçirdik ama içerik olarak hiç fark

Dostla hemhal olmak - Brecht Ziyaretim Berlin 28.04.2013

Resim
  Dorotheenstadt Cemetery Yıllardır hasret duyulan bir dosta kavuşmuş olmanın heyecanımı mı bu içimdeki, ya da durduramadığım gözyaşlarıma sebep daha yakın olamayacağım bir arkadaşa bu kadar yaklaşmış olmam mı? Bilmiyorum! Brecht'in mezarı başındayım şu an. Dakikalardır oturuyorum burada ne söyleyeceğimi ne yapacağımı bilmeden. Heyecanlıyım kalbim ağzımda adeta. Ah bir açılsa dilim sana anlatacak o kadar çok şeyim var ki. Ama konuşamıyorum yine. Belki yazmanın vaktidir kelimelerin boğazıma düğüm düğüm takıldığı şu an. Garip ki ne garip yıllardır planladığım bir ziyaretin mümkün olabilmesi ve benim buna rağmen bu kadar heyecanlı olmam. Şu an şöylece uzansam buracığa ve hiç kalkmasam diyorum kendimce ama öyle olmaz değil mi? Tüm bu uğraş mücadele, sürgünler her şey yaşamak için değil mi? Henüz yeni başlamışken ilk kez sana bu kadar yaklaşmışken şuracığa uzanıp da bir daha uyanmama arzusu ne de büyük yanılgı, ne de büyük bir bencilliktir. Sence ben nerede hata yapıyorum? Yaşama

Berlin'i sevmek

Tarihinde kitapları yakılmış bir şehrin tarihini yine kitaplardan öğrenmenin pek de romantik olmayan oldukça dramatik bir yönü var. Bütün gün aklımda bu fikirlerle dolaştım yağmuruyla geldiğim Berlin sokaklarında. Bir yeri bir şeyi sevmenin bir çok şekli var derler, ve bu bir çok şekil kişiden kişiye yeni formlar kazanacağından bir şeyi veya bir kimseyi sevmenin alsında bir tanımı yok. Felsefesiyle, edebiyatıyla, kültürel ve politik tüm gelişmeleriyle kitaplar yazmış, toplumları -kişileri- yönlendirmiş biçimlendirmiş bir toplumun kitaplarını yakması da sanırım bir tür sevginin - sapıkça bir sevginin- vücut bulmuş hali. İnsan doğası öylesine yumuşak öylesine naif ki aldığı her etkiden yeni bir form kazanabiliyor. Şayet öyle olmasa korku illetinin bir medeniyeti böylesine hüküm altına alması, kitaplarıyla birlikte yine kendi insanları yakabilmesi aksi takdirde mümkün olmazdı diye düşünüyorum. Tüm bu çılgınlığın sebebi - çılgınlıktan kastım tabi ki 1931 sonrası döneme tekabül ediyor- insa

İzleyiciler