Bozkırkurdu

İnsanı Hesse'ye tapınmaktan alıkoyabilecek çok az sebep olabilir diye düşünmüşümdür hep. Aksi nasıl mümkün olabilir ki. Kim onun kadar dokunabilir ki gerçekliğe. Onunla paylaştığım yalnızlığımdan, iç çelişkilerimden ya da hep başka bir dönemde yaşamaya olan özlemimden böyle düşünüyor değilim. Üslubu, olayları ele alış tarzı, kullandığı metaforlar...
Yazıya bir de Hesse fotoğrafı eklemek istedim. Bu fotoğrafı görünce 
aklıma Rosshalde'si geldi. Evini terketmeden hemen önce tepeye çıkıp 
ailesine ve geçmişine veda ediyordu Veraguth, fotoğrafla birlikte bir 
sahne canlandı gözümde anlamlı buldum paylaşmayı - kendimce.
Her kitabını en az iki kere okumuşumdur. Hayatımın farklı dönemlerinde, başka ihtiyaçlardan doğan bir özlemle uzanmıştır ellerim hep Hesse kitaplarıma. Her defasında başka bir noktaya takılmış, saplanmış kalmışımdır bir bölümüne kitabın. Bozkırkurdu'nu bu dördüncü okuyuşum. Bu sefer bir metaforuna takıldım Hesse'nin. Nasıl bu kadar ve böylece dokunabiliyor hayata, anlayabilmeyi isterdim. İçinde boğulduğumuz ikiyüzlülüğün betimlemesi nasıl bu kadar sade ve mükemmel yapılabilir, belirlenmiş normlar arasına sıkıştırılmış, soyutlanmış hatta sterilize edilmiş hayattan nasıl olmuş da sıyırmış kendini böylesine, keşke anlayabilseydim.  Sıyırmış kelimesini özellikle seçtim çünkü asla soyutlamamış kendini yaşadığı hayattan. Kendimize karşı bile dürüst olamazken çoğu zaman, o nasıl oluyor da, bu kadar net olabiliyor, kendini nasıl böylesine konumlandırabiliyor, keşke tutabilseydim kıyısından köşesinden, anlamaktan vazgeçtim, en azından görebilseydim ben de onun görebildiklerini.
Onun hakkında konuşacak ya da onu eleştirecek backgrounda sahip değilim. Fakat, en azından ona methiyeler yazabilecek durumda olmayı isterdim.
Bugün Bozkırkurdu'ndan küçük bir alıntı yapacağım, ki zaten bu alıntı ne demek istediğimi kendi başına betimlediğinden, söyleyecek başka bir söz de kalmıyor bana. Ben susayım üstat konuşsun:

"Yani Bozkırkurdu'nun biri kurt, biri insan, iki kişiliği vardı; bu yazgısıydı onun. Söz konusu yazgı bir olağanüstülüğü içermez belki, eşine seyrek rastlanan bir yazgı değildir. Anlatıldığına göre daha önce de pek çok insan görülmüştür ki, kendilerinde köpekten, tilkiden, balıktan ya da yılandan pek çok özellik barındırmış, ama bu onların yaşamlarında özel birtakım güçlüklerle karşılaşmalarına yol açmamıştır. Yani böyle insanlarda insan ve tilki, insan ve balık yan yana varlığını sürdürmüş, biri ötekini incitmemiş, hatta birbirleriyle dayanışma içinde bulunmuştur ve başkalarının gıptayla baktığı bazı başarılı kişileri mutluluğa kavuşturan, içlerindeki insandan çok tilki ya da maymun olmuştur. Nihayet herkesin bildiği bir şeydir bu. Oysa Harry'de durum değişikti, onda insanla kurt yan yana yaşamadığı gibi, birbirlerine hiç yardım elini uzatmamış, birbirlerinin canına kastederek biri ötekisinin karşısına dikilmiş, birinin yaşamasından ötekisi sadece zarar görmüştür. Aynı kan ve aynı ruhu paylaşan iki varlık birbirinin can düşmanıysa, böyle bir yaşamın tadı yoktur. Ne yapalım, herkesin yazgısı kendine göredir, hiçbir yazgı da kolay katlanılır gibi değildir."
Hesse, "Bozkırkurdu",  2003, YKY, p.40-41

Yorumlar

İzleyiciler

Diğer Popüler Paylaşımlar

Şeyh Bedrettin Destanı'ndan, Nazım Hikmet

Adım Adım Bullet Journal Hazırlama - Ekim Ayı Ajandası

Kasım Ayı Ajandası - Bullet Journal Tekniği